İSTİKRAR
Suriye iç savaşı 2011 yılında Esad’ın, muhalefeti dinlemek yerine kanlı bir şekilde bastırması ile başladı. Kısa zamanda alevlenen çatışmaların sonunda herkesin nereden geldiğini anlayamadığı bir “DAEŞ” adlı terör örgütü ortaya çıkmakla kalmadı, birkaç hafta içerisinde Irak’ın ve Suriye’nin yarısını ele geçiriverdi.
O noktadan sonra Esad-Muhalefet ikilemi tali kaldı.
Herkesin en büyük düşmanı DAEŞ oldu, karşısında uluslar arası bir koalisyon kuruldu, bir noktada bu koalisyona katılan ülkelerin sayısı 40’ı geçti.
Sözde herkes DAEŞ ile savaşıyordu ama 3 yıl boyunca DAEŞ’lilerden başka herkes öldü.
Ve sonunda Türkiye, ta başta yapması gerekeni yaptı, Suriye’de “Fırat Kalkanı Operasyonunu” başlattı.
Kırk küsur devletli koalisyonun 3 yılda yapamadığını Türkiye 3 ayda yaptı. Sınırlarından DAEŞ’i kovdu ve yıllarca oyalamada kalan “güvenli bölge” teklifini fiili olarak hayata geçirdi. Üstelik bunu yapan Türkiye, yıllarca “DAEŞ’e yardım etmekle”, “DAEŞ’e silah göndermekle”, “DAEŞ’den petrol almakla” suçlanıyordu. (Gerçi daha sonra CIA bunun bir algı operasyonu olduğunu söyleyip özür diledi ama bizim yerli hainlerimiz iddialarından vazgeçmediler.)
40 devletlik koalisyon DAEŞ’i bitiremez miydi?
İyi bir planlama ile bir hafta içinde yeryüzünden silerdi.
Ama silmedi
O zaman anlaşıldı ki, DAEŞ denen bir biçimi, şekli olmayan
kimyasal tabirle amorf örgüt, esasen Batı için Irak ve Suriye’de
kullanışlı bir aletten başka bir şey değildi.
Ortadoğu’ya verilmek istenen yeni düzenin taşeronu idi.
Önce bir yerleri işgal ediyor, sonra o yerleri kaybettiğinde, yerini ABD’nin istediği kuvvetler dolduruyordu. Irak ve Suriye’nin etnik yapısı değiştiriliyor, daha sonra bölünecek parçalara uygun nüfus düzenlemeleri yapılıyordu.
Nitekim bunun bizi ilgilendiren kısmı, Batı’nın, Irak Kürt Bölgesel Yönetiminden Barzani’yi uzaklaştırma, kendilerine uygun PKK kliğini iktidara getirme, Irak’ın güneyinden Suriye’nin güneyine devam eden ve Lazkiye’den Akdeniz’e açılan bir “Kürt koridoru” (siz ona Birleşik Kürt devleti deyiniz) oluşturma planıydı. Tabi nüfus yapısına uygun olarak da bu koridorun Kuzeyinde Türkiye’den olabildiğince toprak bölmekti.
Tam barış görüşmelerinin ortasında Kürtlere masaya tekme attıran işte bu devlet sözüydü. Hendeklere bunun için girildi. Tabi iki 2-3 bin ergenle NATO’nun ikinci büyük ordusunu yenemeyeceklerini onlar da biliyorlardı ama mesele kazanmak değil, ülkede olabildiğince çok Kürt’ün ölmesini sağlayarak Türkiye’yi uluslar arası platformda sıkıştırmak, Türkiye’yi Suriye’ye benzeterek dış müdahaleye açık hale getirmekti.
Türkiye bu tuzağa düşmedi, hendekteki teröristleri hendeğe gömdü ama masum halkı koruduğu gibi ayrıca PKK’nın neden olduğu tüm sivil tahribatı da ortadan kaldırıp bölge altyapısını normale döndürdü.
Hendekler de yetmeyince Batı artık son barutunu da ateşleyip paralellere kamikaze darbe yaptırdı. Onun da nasıl sonuçlandığını biliyoruz.
El Bab’ın ele geçirilmesi ile Türkiye bir soluk aldı. Bundan sonra artık kendi sınır bölgesinde ipler Türkiye’nin elindedir ve öyle ona buna devlet bağışlayan Batı hesaplarını tekrar yapmak zorundadır.
Bütün bunlar günlük gazete okuyan herkesin bildiği şeylerdir.
Peki, ben neden bir kez daha özetledim?
Şu soruyu sormak için:
Şu son 5 yılı, istikrarlı bir tek parti hükümetinin yönetimde değil de gevşek, kırılgan koalisyonlarla geçirdiğimizi bir düşünün. O hendekleri, o darbeyi, her biri devleti bir yana çeken, bir otelde üç beş provokatörün yaktığı bir yangını bile söndüremeyip vatandaşlarının ölümünü seyrederek rezil olan koalisyonlarla karşıladığımızı bir düşünün… Yugoslavya’dan beter olurduk. Türkiye çoktan bölünmüş olurdu.
Onun için Türkiye’nin ihtiyacı olmayan tek şey istikrarsız koalisyonlardır.
Türk halkı bunun bilincindedir ve bunu önümüzdeki referandumda terör sevici aydınlara, Kandil’den kovulan savaş baronlarının meclisteki temsilcilerine ve memlekete doğrudan katılımlı demokrasi bile getirilse, sırf AK Parti getiriyor diye “HAYIR” diyecek “zıtmanyak” muhalefete gösterecektir.
Necip Türk Milleti büyük, güçlü Türkiye için TABİİ Kİ EVET diyecektir.
Bundan hiç ama hiç şüpheniz olmasın..
BENZER HABERLER
TİKA’dan Türk-Macar ortak sanatına destek
Macarlar'da aslında Türklere çok benziyor. Ne de olsa bir zamanlar dünyanın en büyük devletiydik. - Olcay Orçun
Süleyman Demirel’in ablası hayatını kaybetti!
Allah rahmet eylesin. Her canlı bir gün ölümü tadacak... - Selçuk Uygur
AK Parti’nin referandum şarkısı: TABİİ Kİ EVET
Evet çıktı bakalım neler gelecek başımıza. Millet bilmeden evet'e bastı oyları. İnş hepimiz için hayırlısı olur. - Hüseyin Koçar
İlker Başbuğ oyunu kullandı
Haber değeri çok önemli. Oy kullanmasaydı ne olurdu acaba... - İlker Koçak
Güney Avrupa Ülkeleri Zirvesi başladı
Bu zirvelerde neler oluyor acaba. Bir sonuç çıkıyor mu? - Rahşan Koç