Fikirci Bey: AB’NİN ARKASINA SAKLANANLARI TANIYALIM

AB’NİN ARKASINA SAKLANANLAR

Avrupa ile ilişkilerimizin bir kırılmaya doğru ilerlediğini aylar öncesinden söylemiştim. Onların bizim yönetimimizi nasıl algıladıkları ile, bizim kendi yönetimimizi nasıl algıladığımız arasındaki uçurum son beş yılda giderek derinleşti.

Avrupa bu hakkı nasıl kendinde buluyor? Kuşkusuz son 100 yıl boyunca ABD ve Avrupa’nın dünya genelinde “kimin nereyi, nasıl yönetmesi gerektiği” konusundaki emperyalist belirleyiciliğini hepimiz biliyoruz. Ama modern dönemde, kurallarını onların koyduğu oyunu bizim gibi sonuna kadar doğru oynayıp da bu kadar dışlanan bir ülke daha hatırlamıyorum.

Son 15 yılda, borçlarını ödemekse ödeme, kalkınmaysa kalkınma, enflasyonu kontrol altına almaksa alma, dünya para sistemine entegre olmaksa, sonuna kadar… Hepsini yaptık. Bunca yol, bunca altyapı projesi bizi dünya ekonomik sistemine en hızla bağlanabilecek ülke haline getirdi. Ticaretin önündeki bütün engelleri kaldırdık. Seçim sisteminiz adildi.  Azınlıklara 80 yılda tanınmayan haklar 10 yılda tanındı, vakıf arazileri geri verildi. Ama hiçbiri yetmedi. Nedense bir türlü “yaranamadık”.

Bize, özetle “bizim istemediğimiz kişiyi seçiyorsunuz” diyorlar. Nereyi, kimin yönetmesi gerektiğini onlar çok iyi biliyorlar ya… Hani ellerinden gelse bize sömürge valisi atayacaklar. Hata 15 Temmuzda bunu kanlı bir şekilde denediler de…

Bunca süre “yaranamadıktan” sonra, artık herhalde yaranmak zorunda olmadığımızı da anlamış olmalıyız.

Bundan sonra AB ile aramızda oluşabilecek hiçbir sürtüşmeden bizim sorumlu olacağımızı düşünmüyorum. Çünkü amaçları üzüm yemek olsaydı, biz çoktan AB’nin saygın bir üyesi olmuştuk.

Esasen AB’nin Türkiye konusunda yaptıkları sadece kendi içinde çelişmekle kalmıyor, iktisadi olarak da hem rasyonel değil, hem sürdürülebilir değil.

Çok iyi biliyoruz ki bu noktaya Die Zeit kimlikli bir Alman ajanı yüzünden gelmedik. Bu ajan kılıklıyla ilgili çalıştığı gazetenin genel yayın yönetmeni “ ülkesini seven, soran, sorgulayan bir gazeteci” diyor yerseniz.. Neyse.. Dediğim gibi ne zaman ki Suriye iç savaşında Kürt kantonlarını onaylamadık, ondan sonra yıldızımız AB ile hiç barışmadı. Esasen AB ile, hele özellikle de Almanya ile bu kadar “kötü” olmamızın iktisadi bir mantığı yok. Çok ciddi oranda birbirimize karşılıklı olarak bağımlı olmamız bir yana, ufak bir AB ülkesi kadar Türk de, çoğu Almanya’da olmak üzere, AB’de yaşıyor.

Bir uzmanın söylediği gibi, bu sürtüşmenin arkasında sadece Almanya yok, hatta belki Almanya bundan en fazla zarar gören ülke. Türkiye ile kozlarını Almanya’nın arkasına sığınarak çözmeye çalışan güçler var. Suriye ve Irak’ın kuzeyinde bir Kürt devleti kurmak, üstelik bunu Barzani’yi devirerek yapmak kimin işine yarıyor? Oradaki bir Kürt devleti kimin için çalışacak? Ya da daha açık bir soru ile kimin için, kimlere karşı savaşacak. Yani kadim Kürt halkını yine kimler kullanacak ve kiminle savaştıracak?

Kürtleri, neden dünyada en fazla hakka ve özgürlüğe sahip olduğu ülke ile savaştırmaya çalışıyorlar? Bunun için Kürt halkından destek bulabilecekler mi? Kandil’in ve Sincar’ın faşistleri ile Türkiye’deki Kürtler niçin ve hangi temelde işbirliğine gidecek? Geçtiğimiz yazı kana bulayan hendek hezimeti bunun cevabını yeterince vermedi mi?

Evet, son günlerde daha da gerilen ilişkilerin arkasında muhabir kılıklı bir ajanın hapse atılmasının bulunmadığını hepimiz biliyoruz. Biz Suriye’nin kuzeyinde kendi çıkarlarımızı savunduğumuz sürece oraya istedikleri düzenlemeyi yapamayanlar bize saldırmayı sürdürecek. Yapacak bir tek şey var, duruşumuzu korumak. Çünkü geriye doğru atılacak bir adımlık bile yer yok. En ufak bir zafiyetimizde Meclisimizi bile kafamıza yıkacaklarını gösterdiler. Demokrasimizi ve seçtiklerimizi savunmaktan başka çaremiz yok.

Fikirc Bey on twitter: @kalemciler