Dernek başkanı Ali Koç’tan bir de plaket alan Gerard Houllier, bilgi ve deneyimlerini üyelerle paylaşırken, Avrupa futboluna dair merak edilen soruları da yanıtladı.
Avrupa futbolunun tanınmış isimlerinden Fransız teknik direktör meslek hayatı boyunca edindiği tecrübeler ve futbol üzerine gerçekleştirdiği sohbette şunları söyledi:
Liverpool dönemizden başlamak istiyoruz. Bu kulüpte 5 yıllık yeniden yapılanma sürecinin mimarı oldunuz. Bu görev süreniz için daha sonra Houlliler yönetiminde Liverpool’da kırmızı devrim adında kitaplarda basıldı. Böyle önemli bir değişim sürecine nereden başladınız ve neler yaptınız?
Öncelikle takımı yeniden inşa etmek zorundaydım. Stevan Gerard, Danny Murphy gibi bazı oyuncuları lanse etmek için elimde önemli fırsatlar vardı. İlk iş olarak defans hattından başlamaya ihtiyacım vardı. Güçlü bir şekilde inanıyorum ki; bir takım çalıştırdığınızda tabii ki değişiklikler yapacaksınız ve bu gelecek yıllarda ancak takıma ilerleme sağlar. Ancak şunu unutmamak gerekir ki, bu değişiklikler sonucunda yeniden yarattığınız takımın oyuncularını bir arada tutmalısınız, çünkü bir takım iki veya üç yıl birlikte oynadığında yaptığınız değişikliklerden sonuç alırsınız.Bu durumu kanıtlayan bir çok çalışma bulunuyor. Yine güçlü bir şekilde inanıyorum ki, eğer sürekliliği sağlayabilirseniz başarılı sonuçlar mutlaka gelecektir. Örneğin Paris Saint Germain, bu sene hemen hemen tüm takımını korudu. Bir tek kadrosuna Draxler’i kattılar. Aynı takımla şimdi geçmişe göre çok daha iyiler. Biraz daha zamana ihtiyaçları var. Sonrasında sanıyorum ki daha iyi olacaklar. Bu örnekten yola çıkarak bende o zaman insanlara hep birlikte oynamaya ve sabırlı olmaya ihtiyacımız olduğunu anlatıyordum. Doğrusunu söylemek gerekirse, başarılar kazanmaya başlamamız yaklaşık olarak 2 sezonluk bir çalışmanın sonucuydu. Sonuç olarak takımı yeniden inşaa etmeyi başardık. Size ilginç bir hikaye olarak o günlerden şunu anlatayım; Bana 12 milyon poundluk bir bütçe verdiler ve bu senin yeni oyuncu transferi için harcayabileceğin maksimum bütçe dediler. Benimde transfer listemin en başında Rio Ferdinand vardı ve 19 milyon poundluk bir bütçe gerekiyordu transfer edebilmek için. Bazen hayatta böyle durumlarla karşılaşabiliyorsunuz ve ‘ben demiştim’ diyorsunuz. Ferdinand 19 milyon pounda Leeds United’e transfer oldu. Ben de Hollanda’lı birstoper oyuncusu olan Sami Hyypia’yı ve Blackburn’dan yine bir diğer defans oyuncusu Stephen Henchoz’u transfer ettim. Zaten kadromuzda Jamie Carragher’da vardı. Önce defansı yenileyerek başladım değişime. Çünkü fazla bir bütçemiz yoktu ve iki transfer içinde çok para harcamadım, böylelikle Dietmar Hamman’ı da alabilecek bütçeyi sağlamış oldum.
KİM BU ADAM DİYORDU HERKES!
Son yıllarda, İngiltere Ligi’nde takım çalıştıran teknik direktörlerdeki yabancı artışı görülüyor. Ve her teknik direktör kendi yaklaşımlarını takımlarına uyguluyor. 19 yıl önce İngiltere çok daha farklıydı ve çoğu kişi sizi yaklaşımlarınızdan ötürü öncü olarak niteliyordu. Bu yeni felsefeyi Liverpool’a nasıl getirdiniz ve hızlı sonuçlar almayı başardınız?
Haklısınız. Liverpool’a geldiğim zaman Arsen Wenger için geçerliydi bu ve Gerard Houllier de kim diyordu insanlar. Gerard Hou (Who?).Çünkü Liverpool’a baktığımız zaman, insanların şu anda bile konuştuğu Shankly kulübün simgesiydi. O gittikten sonra Paisley, Paisley’den sonra Fagen ve Fagen’den sonra Kenny Dalglish ve ondan sonra da Souness geldi. Souness’tan sonra Ray Evans geldi. Dolayısıyla orada Boot Room kültürü sürekli vardı. Bu kültürün bir parçası olarak olanları içeride tutmak gibi bir felsefe vardı. Ve aniden kimsenin bilmediği Gerard Houiller diye birisi geldi ve dediler ki Gerard Hou (Gerard WHO)? Bu çok zordu. Liverpool’a yaptığım katkıların başında yabancı bir hocanın oraya gelip başarılı olabileceğini göstermiş olmam gelir. Benden sonra gelen Benitez yabancı bir hoca değildi artık. Aslında yabancıydı ama biz kalıpları kırmıştık ve Benitez’den sonra üçüncü yabancı olanJurgen Klopp geldi. Bu o zaman için çok sansasyoneldi. Ben insanları buna nasıl ikna etmiştim? Bu o zaman kolay değildi. Çünkü bence insanlara birşeyleri empoze edemezsiniz ancak onları ikna edersiniz. Tabii ki biraz zaman aldı. Fakat ben; Steven Gerrard, Jamie Carragher ve Michael Owen’ın kariyerlerinin şekillenmesinde rol aldığımı düşünüyorum ve bunun insanların ikna olmasındaki önemli etkilerden birisi olduğuna inanıyorum. Profesyonel seviyede futbol işinle yaşadığın birşeydir. İngiltere’de iş, yaşamak ve eğlenmek için bir araçtır, ama profesyonel seviyede bir futbolcu iseniz böyle düşünemezsiniz. Oyuncularıma performanslarını sürekli üst seviyelerde tutabilmeleri için hazırlıklarına, diyetlerine, sağlıklarına, dinlenmelerinedikkat etmeleri gerektiğini açıklamak zorundaydım. Bunu bir an bile unutmamalıydılar. Ben onlara bir Formula-1 aracı olduklarını ve yarışı kazanmak istiyorlarsa her detaya sonuna kadar hakim olmaları gerektiğini söylerdim. Çünkü bir lastik patlarsa bile kazanamazsınız. Formula-1 arabaları sürekli olarak en üst seviyede hazır olmaları gereken araçlardır ve başarı için araca koyacağınız yakıtı bile en doğru olandan seçmeniz gerekir. Alkol tüketirseniz, Formula-1 aracına benzin yerine dizel koymuş gibi olursunuz. Onlara sürekli bunu anlatmaktan kaçınmadım, çünkü 20-25 yaş aralığında futbolcular bunu hissedemez ama kendisine bakmamanın sonuçlarını 25’ten sonra hissetmeye başlar. Onları yavaş yavaş ikna ettim ve sadece anlık performanslarına değil, ayrıca futbol kariyerlerinin uzamalarına yardımcı oldum.
Liverpool gibi büyük kulüplerde radikal kararlar almak özellikle zordur. Siz kararlar alırken ne gibi zorluklarla karşılaştınız ve bu zorlukların üstesinden nasıl geldiniz?
Sorunuza cevap olarak iki şey söyleyebilirim. Birincisi; teknik direktör olarak görev yaptığınızda, radikal kararlar almaktan kaçınma şansınız yoktur. Bazen bu kararlar konuyu doğrudan ilgilendiren tarafların birisi için ya da aynı anda her ikisi için acı verici kararlar olabiliyor. Manager olarak bu acı verici kararları alırken olabildiğince etkisini azaltmaya dikkat etmek gerekse de, bu kararları almak ve uygulamak zorundasınız. İkinci olarak söyleyebilirim ki; Kimseye hiçbir kararı empoze (dayatmadım) etmedim. Değişiklikleri sistemin içine adım adım getirdim. Bu bir devrim değil. Bir anlamda kimsenin kellesini uçurmak gibi şeyler yapmadım. Herkese yeterince şans verdim, adil davranmaya dikkat ettim ve tabii sonrasında almam gereken kararları aldım. Reformize etmek, herşeyi değiştirmekten daha kolaydı. Kulüp kültürünü ve geleneklerini olduğu gibi korumak konusunda çok dikkatli davrandım. Ve şunu farkettim ki; ‘Evet, Ben büyük teknik direktörüm ve herşeyi istediğim gibi değiştiririm’ diyen teknik direktörler başarısız olanlardı. Bunu söylediğiniz zaman en başından herkesi karşınıza alırsınız. Ve ayrıca herşeyi bir anda kökünden söküp atarsınız. Eğer gerçekten temiz bir çevre istiyorsanız, herşeyi söküp atmak yerine ayıklama yapmalısınız. Ben ayrıca yeniliğe de inanıyordum.
Kariyeriniz boyunca sizi devrimci bir hoca olarak tanımlandıran etkenler nelerdi? Zaman içinde felsefe ve düşüncelerinizde değişimler oldu mu?
Noeux-les-Mines kulübünde Dünya klasında bir hocanın asistanıydım. O oyuncuları ve takımı hazırlamada herkesin 20-30 yıl önündeydi.Ancak ne yazık ki teknik direktör olarak başarılı olamadı ve takımdan ayrıldığında bende onunla ayrıldım. Daha sonra kulüp başkanı bana geldi ve ‘sen altyapılarda başarılı oldun. A takımın başına geç’ dedi. İşte burası benim kariyerimin başlangıç noktası oldu. Benim için idol olan birisi ne yazık ki kibarlığından başarısız oluyordu. Fakat asistan olmanın en büyük avantajı sorumluluk almadan teknik direktörün yaşadıklarını tecrübe edebilmektir. Dolayısıyla A takımın hocası olduğum zaman, neyi yapıp yapmamam gerektiğini iyi biliyordum. Bu sebeple o kişi kariyerimin anahtar figürüydü. Bundan sonra tabii ki Liverpool. Dünya’da nereye gidersem gideyim, İstanbul’a, Afrika’ya ya da Asya’ya insanlar beni Lyon’un hocası değil Liverpool’un hocası olarak biliyorlar. Ve sonrasında Avrupa UEFA Kupasını kazandık. Bu başarıyı sağladığınızda kesinlikle çok farklı oluyor.
Futbol yaşantınız boyunca teknik direktörlük anlamında şahit olduğunuz temel değişiklikler nelerdir?
Teknik anlamda büyük değişimler oldu. Uzun zaman önce teknik direktörler futbolcularına ne yapmaları gerektiğini tartışma söz konusu olmadan söyler ve sadece yap derdi. Daha sonra işçi ve işveren ilişkilerinde meydana gelen değişimler gibi, futbolcu antrenör ilişkilerinde de değişimler oldu. Bu aslında hayatın bir evrimi. Fakat şimdi bu şekilde davranamazsınız. Yaptırmak istediğiniz şeyin sebebiniaçıklamak zorundasınız. Ana kelime artık “Neden?”. Günümüz dünyası artık bir otorite kurma dünyası değil. Mesele artık insanlara esin kaynağı olma ve neden gelişmeleri gerektiğini anlamaları için yardımcı olma meselesidir. Gerçek şu ki yeni liderler artık futbola da uymayan diktatörlük gibi geleneksel yönetim biçimlerini benimsemiyorlar. Lider kişi patron olarak kalır ama yaptıklarını açıklaması gerekir. Ana değişiklik bence bu oldu; yaptığınız şeyleri açıklamak… Futboldaki gelişmeleri yakından takip etmezseniz, bu konudaki uzmanlığınız tehlikeye girer. Dünya, geçmişte olduğundan çok daha büyük bir hızla değişiyor Şu an çocuklar bile futbol ile ilgili bizim onların yaşında bildiklerimizden çok daha fazlasını biliyorlar gelişen iletişim araçları sayesinde. İkinci değişim ise hazırlanma aşamasında yaşanıyor. Eskiden koşardık ve sonra maça çıkardık. Liverpool’a geldiğimde antreman bu kadar basitti. Ama şimdi, önce çalışıyoruz, maça hazırlanıyoruz dolayısıyla antreman ile maç arasındaki ilişki daha da yakınlaştı. Hatta antremanlar atletik açıdan daha bilimsel, taktiksel açıdan daha keskin ve maçla doğrudan ilişkili hale geldi. Futbolcuların maçta daha iyi oynamasını istiyorsanız onları antremanlarda daha çok topla oynatmalısınız, eğer rakibinize göre takımınızın pres yapmasını istiyorsanız, oyuncularınızı daha fazla bu yönde antrene etmelisiniz.
Şimdiye kadar birçok yıldız oyuncu ile çalıştınız. Onları yönetirken zorluklarla karşılaştınız mı? Yıldız oyuncuları yönetmenin anahtar faktörü nelerdir?
Önce şunu söyleyeyim ki, onlarla hiç bir problemim olmadı. Aralarından bazılarının benimle sorunu olmuş olabilir ama benim olmadı. Yıldız oyuncu beni mutlu etmek zorunda. Bir yıldız oyuncu bir yıldız takımın oyuncusudur. Bir yıldız oyuncu örnek bir oyuncudur. Bazıları, egoyu düşünebilir. Ama değişik tiplerde ego vardır. Bazıları yüceltilmeyi ve tanınmayı sever. Bazıları da vardır, dünyanın kralı olduğunu düşünür İbrahimoviç ve Cantona gibi güçlü kişilikleri olan, diğerlerini umursamayan ve ben en iyisiyim diyen. Bir çeşit de vardır ki, sürekli endişelidir ve mükemmeliyetçidir. Onler hep en iyisi olmaya çalıştıkları için mutlu olamazlar ve sadece kendilerini saha da ifade ederler. Dolayısıyla hangi tipte bir oyuncu ile uğraştığınızı bilmek ve onun kişiliğine göre hareket etmek zorundasınız. Dünyanın neresine giderseniz gidin, takım ve kulüpten daha önemli hiçbir şey yoktur.
Daha önceki röportajlarınızdan birinde ‘genç oyuncuların herbirine ayrı bir proje olarak yaklaşmak gerekir ve kulüp ile aralarında bağ kurulmalı ‘ ifadelerini kullanmıştınız. Genç oyunculara bu türden bir proje gibi yaklaşmanın gereklilikleri nelerdir? Ayrıca ideal bir altyapı nasıl yapılandırılmalıdır?
Genç oyuncular kişisel projelere ihtiyaç duyar. Genç bir oyuncu ile kontak kurduğunuzda o oyuncu nerede, kimlerle ve nasıl oynayacağını görmeyi dener.Bir oyuncu aldığınızda ona biçeceğiniz proje nedir? Bu aynı zamanda kulüp ile ilgili kollektif bir projedir. Sonrasında kendisi için uygun olduğuna inandığında başarı şansınız artar. Sizin de teknik direktör olarak göreviniziki taraflı ilişkiyi yönetmektir.En son seviyede finansal açıdan da projenin örtüştüğü görülür ve tüm bunların birlikteliği iyi yönetilirse, oyuncu artık hizmet vermeye hazırdır. Ben Lyon’dayken çevremizde yeteneklerin olduğunu farkettik. Böylece yetenekli oyuncuları belirledik, düzgün bir şekilde doğru insanlarla doğru koşullarda çalıştık. Bu şekilde Benzema, Ben Arfa ve Lacazette gibi oyuncuların geliştirilmesi şansına sahip olduk. Oyuncuların gelişmelerinin neticesi kulübün ve şehrin kültürüne ve felsefesine bağlıdır. Örneğin İngiltere’de oyuncuların yüzde 35’inin İngiliz olduğunu gördüler ve İngiliz oyuncuları geliştirmek zorundaydılar. Burada çevrenin ve kulübün ne olduğuna ve neler istediğine hakim olmak gerekir. Mesela Redbull’un felsefesinde biz genç oyuncuları alıyoruz, onları daha fazla olimpik madalya kazanma yönünde hazırlıyoruz ve bizimle birlikte bir madalya almalarını istiyoruz.
Türkiye, Avrupa’nın en genç nufüsuna sahip.Sizce, yeni nesil milli takımı oluşturacak yetenekli gençleri keşfetmek, geliştirmek ve ortaya çıkarmak icin nasıl bir yol izlenmeli?Türkiye bu potansiyeli nasil değerlendirmeli ?
Öncelikle, profesyonel bir oyuncu olmak icin bir sezonda 60 maç oynanma kapasitesine sahip olunması gerektiğinin bilinmesi gerek. Bunun için yapının kurulması ve sürekli gelişimin sağlanmış olması önemli. Örneğin, doktor olabilmek için 7 sene, öğretmen olabilmek için 5-6 sene, mühendis olabilmek içinse 6-7 sene eğitim / hazırlık sürecini geçirmesi gerekiyor. Üst düzey profesyonel olabilmek için de 6-7 seneye ihtiyaç duyulmaktadır. Bu senin görevin. Ben yoldan geçen herhangi birine “ profesyonel futbolcu olacaksın”, diyemem. Profesyonel futbolculuk sevsen de sevmesen de bir meslektir. Antrenörlük nasıl bir meslek ise, futbolculuk da çalışıp hazırlanılması gereken bir meslektir. Nasıl hazırlığı olmayan birisine “yarın takımın antrenörü sensin” denilemez ise, bir futbolcunun profesyonel olması için 6-7 senelik çalışma ve hazırlık sürecinin tamamlanması gerekir.
Başarı için gereken etkenlerden birincisi; işin başında en iyi / başarılı “scouting” ekibinin kurulmasıdır.
Ikincisi ise, uygun tesislere sahip olmak. Alt yapı için size ait bir tesis olmalı ve başkası ile paylaşılmamalıdır. Tesisler sadece altyapıdan gelişen oyunculara göre hazırlanmalı ve onların hizmetine adanmalıdır.
Üçüncü olarak ise, genç yeteneklerin gelişinde uzmanlanmış üst düzey antrenörlere sahip olmalısınız.Alt yapı antrenörü, oyuncunun olgunlaşması için çalışırken, A takım antrenörü ise oyuncunun yeteneklerini, bir limonu sıkar gibi, ortaya çıkartmak için efor sarf etmelidir. Bu yüzden yeteneklerin keşfi, olgunlaştırılması ve ortaya çıkartılması işlerinde uzmanlaşmış üst düzey antrenörlerce yapılmalıdır.
Dördüncü madde olarak ise Uygun Program seçimini sayabilirim. Farklı yaş gruplarına göre Uygun antreman method ve programlarının uygunlanması gerekmektedir. Örneğin, 12-15, 15-17, 17-19 yaş grupları kas yapılarında farklılık gösterdiği için, buna uygun güç, kuvvet ve dayanıklılık antreman programlarında ne yaptığından çok, ne zaman ve nasıl arttırdığın önemlidir. Elbette, taktik antremanlar da benzer bir yapı içerisinde değerlendirilip uygulanmalıdır.15 yaş grubundan bir alt yapı oyuncusunu, 18 yaş altı takımı ile antrene etmemeliyiz. 15 yaşına kadar daha çok teknik ve yetenek gelişimi üzerinde dururken, 15-17 yaş grubunda antremanı biraz değiştirip üstüne koymaya başlanmalıdır. 17 yaşından sonra ise, oyuncu artık çocukluktan çıkıp genç grubuna girmeye başladığı için, güç – kuvvet ve dayanıklılık antremanlarına başlanabilir. 12 yaş grubunun altına, kapasiteleri yeterli düzeyde olmadığı için taktik antreman verilmesinin pek yararı olmayacaktır. Bu yüzden taktik antremanın da zamanlaması çok önemlidir.
Az önce belirtmiş olduğum bileşenler size destek olacaktır. Özellikle bana soruyorsanız, evet genç bir jenerasyona sahipsiniz, müthiş. Ancak burada önemli olan iyi oyunculara yönelmemiz ve en iyileri geliştirmenizdir.İzlenmiş ve seçilmiş olmaları ile birlikte(scouted), uygun antrenör ve antreman programı ile çalışmış olmaları önemlidir. Elbette doğru rekabetin içinde bulunmaları gelişimleri için önemli, ancak genç oyunculara şans vermek gerekir.
Sizce bir teknik direktör hem milli takımın hem de bir kulüp takımında başında olabilir mi?
Bu, ülke’den ülkeye değişiklik gösteren bir konu. Evet bazı ülkeler için mümkün, ancak Fransa, Almanya, İspanya, İtalya gibi ülkelerde uygulanacağını düşünmüyorum.
Geçen sezon Leicester City’nin sürpriz Premier League şampiyonluğu ve bugün sıralamadaki yerleri için ne düşünüyorsunuz ? Sizce neyi yanlış yaptılar ve neyi daha iyi yapmaları gerekiyor?
Temiz hava! Bazen olması gerekenin üzerinde başarı elde ettiğinizde, sadece sahaya çıkıp ayağınızın yere bastığını düşünerek maçı kazanmanın yeterli olacağını düşünürsünüz. Ama hayal etmeye devam edersiniz. Bence Leicester City olmaları gerektiğinden daha da başarılı (üstün başarılı) oldular, şu an da olmaları gerektiğinden çok daha az başarı gösteriyorlar. Üstün performans gösterirken, bugünlerde düşük performans sergiliyorlar. Neden mi?Takım olarak birşeyler kazandığınız zaman, atmosfer harika olur, kulüp size iyi para öder ve kendinizi değerlendirmeniz ve sorgulamanız zorlaşır. Aslında silkinmeniz ve geride kalan sezonu unutup, yeni bir mücadelenin başlayacağını düşünmeniz gerekir. Bu çok zor. Mecburiyet duydukları için böyle birşey yaptılar. Düşme hattında yer aldıkları için ivedilikle iki galibiyet aldılar.
TİKA’dan Türk-Macar ortak sanatına destek
Macarlar'da aslında Türklere çok benziyor. Ne de olsa bir zamanlar dünyanın en büyük devletiydik. - Olcay Orçun
Süleyman Demirel’in ablası hayatını kaybetti!
Allah rahmet eylesin. Her canlı bir gün ölümü tadacak... - Selçuk Uygur
AK Parti’nin referandum şarkısı: TABİİ Kİ EVET
Evet çıktı bakalım neler gelecek başımıza. Millet bilmeden evet'e bastı oyları. İnş hepimiz için hayırlısı olur. - Hüseyin Koçar
İlker Başbuğ oyunu kullandı
Haber değeri çok önemli. Oy kullanmasaydı ne olurdu acaba... - İlker Koçak
Güney Avrupa Ülkeleri Zirvesi başladı
Bu zirvelerde neler oluyor acaba. Bir sonuç çıkıyor mu? - Rahşan Koç